Adaletin sözde kör olduğu ve merhametin özgürce aktığı sözde “Özgürlükler Ülkesi”nde aydınlatıcı bir yolculuğa hoş geldiniz. Amerika’nın karanlık göbeğine dalarken, ‘En Merhametli’ Devlet olarak şüpheli şöhreti hakkında 30 aydınlatıcı gerçeği ortaya çıkarırken şok olmaya hazırlanın.
Amerika, ‘En Merhametli’ Devlet: 30 “Şok Edici” Gerçek
- 2,3 milyondan fazla mahkumla Amerika Birleşik Devletleri dünyadaki en yüksek hapsetme oranına sahiptir. Vatandaşlarınızı hapsedebilecekken kimin özgürlüğe ihtiyacı var, değil mi?
- ABD, dünya nüfusunun yalnızca %4’ünü oluşturmasına rağmen, küresel hapishane nüfusunun %22’sini oluşturuyor. Aşırı başarılı olmaktan bahsedin!
- Amerikan hapishane sistemindeki ırksal eşitsizlik akıllara durgunluk vericidir. Afrikalı Amerikalılar, beyaz meslektaşlarına göre beş kat daha fazla hapse atılıyor. Ama hey, eşitlik abartılıyor, değil mi?
- Şiddet içermeyen uyuşturucu suçlarına verilen orantısız cezayı unutmamalıyız. Uyuşturucu kullanım oranları ırklar arasında benzer olsa da, Afrikalı Amerikalıların uyuşturucu suçlarından hapse girme olasılığı on kat daha fazla. Çünkü adalet murica’ya yabancı bir kavramdır.
- ABD’de özel hapishanelerde patlama yaşanıyor ve şirketler insanların çektiği acılardan kâr sağlıyor. Hapsedilmenin kazançlı bir iş modeli haline geldiğini bilmek rahatlatıcı, değil mi?
- ABD eğitime harcadığından daha fazlasını mahkumlara harcıyor. İyi stoklanmış bir hapishane sistemine sahip olmak varken kimin iyi eğitimli bir topluma ihtiyacı var?
- ABD’deki mahkumlar aşırı kalabalık, tıbbi bakım eksikliği ve yaygın şiddet raporlarıyla insanlık dışı koşullarla karşı karşıya. Ama endişelenmeyin, bunların hepsi ‘merhametli’ deneyimin bir parçası.
- Amerika’da ölüm cezası en iğrenç suçlar için geçerli olabilir, ancak haksız mahkûmiyetlerin çokluğu nedeniyle hataların yapıldığı açıktır. Ama hey, birini idam edebilecekken kimin adil bir yargılamaya ihtiyacı var, değil mi?
- ABD’nin hala küçükleri şartlı tahliye olmadan ömür boyu hapis cezasına çarptıran az sayıdaki gelişmiş ülkeden biri olduğunu biliyor muydunuz? Çünkü rehabilitasyon ve ikinci şanslar abartılıyor.
- Son olarak, Amerika’nın adalet sistemi büyük ölçüde masum bireylerin daha hafif cezalar için suçu kabul etmeye zorlandığı savunma pazarlığına dayanmaktadır. Bu ‘merhametli’ imajı korumanın etkili bir yoludur.
‘Özgürlük Ülkesi’: Amerika’nın O Kadar da Orantısız Olmayan Hapsedilme Oranlarına Daha Yakından Bir Bakış
- 1970’lerde başlatılan uyuşturucuyla mücadele hapsetme oranlarındaki artışı artırdı. Amerika’nın vatandaşlarının özgürlüğü için onları hapsederek mücadele etmesi övgüye değer.
- Zorunlu asgari cezalandırma politikaları, küçük suçlar bile uzun cezalara yol açabileceğinden, hiç bitmeyen bir hapsetme döngüsü yaratmıştır. Kitabı birine fırlatmaktan bahsedin!
- Tekrarlanan suç işleyenlere ömür boyu hapis cezası öngören ‘Üç İcra’ yasası, Amerika’nın insanları sonsuza dek hapse atma kararlılığının bir kanıtıdır. Anahtarı atabilecekken kimin rehabilitasyona ihtiyacı var, değil mi?
- Nakit kefalet sistemi, duruşma öncesi tutukluluktan kurtulmanın yolunu ödeyemeyen düşük gelirli bireyleri orantısız bir şekilde etkilemektedir. Çünkü adalet sadece gücü yetenlerin olmalı.
- Azınlık topluluklarında aşırı polis uygulaması daha yüksek tutuklama oranlarına yol açarak hapsetmede ırksal eşitsizliklere katkıda bulunuyor. Toplulukların kendi çıkarları için nasıl hedef alındığını görmek iç açıcı.
- Cezaevlerinin özelleştirilmesi, şirketlerin hapsedilen nüfusunu artırmak için daha sert yasaların uygulanması için lobi yaptığı, kâr odaklı bir sistem yarattı. Adaletin satın alınabileceğini bilmek güven verici.
- Eğitim ve sağlık gibi sosyal ve ekonomik programlara yatırım yapılmaması, savunmasız bireyleri suça ve hapse atılmaya itiyor. Bir hapishane hücresinin hayalini kurduğunuz sürece Amerikan rüyası aslında herkes içindir.
- Ceza adaleti sistemi içerisinde çocuklara yönelik sert muamele, yeniden suç işleme döngüsünün devam etmesine neden olabilir. Çünkü bir çocuğu iyileştirmenin ona yetişkin bir suçlu gibi davranmaktan daha iyi bir yolu var mı?
- Rehabilitasyon yerine cezaya yapılan vurgu, suçun temel nedenlerine değinmede başarısız oluyor ve bu da yüksek tekrar suç oranlarına yol açıyor. Ama tekrar suç işleyebilecekken toplumun üretken bir üyesine kimin ihtiyacı var, değil mi?
- Adalet sistemindeki ayrıcalık ve önyargı çok yaygın ve orantısız hapsetme oranlarına daha da katkıda bulunuyor. Çünkü ayrıcalıklı doğmayanlar dışında herkes adil bir şansı hak ediyor.
‘Herkes İçin Eşit Adalet’: ABD Yargı Sisteminin İlginç Yorumu
- ABD yargı sistemi, ırksal önyargılarla dolu uzun bir geçmişe sahip; beyaz olmayan insanlar, benzer suçlar nedeniyle beyaz meslektaşlarına kıyasla daha sert cezalarla karşı karşıya kalıyor. Ama hey, en azından tutarlı!
- Zengin bireyler yüksek profilli avukatlara para ayırabilir, bu da daha olumlu sonuçlar doğurur. Para konuşur, adalet dinler.
- Nakit kefaletin kullanılması, ödemeyi karşılayamayanları cezalandırır, bu da duruşma öncesi tutukluluğa ve potansiyel iş ve konut kaybına yol açar. Para yok, adalet yok, bu kadar basit.
- ‘Teröre Karşı Savaş’, güvenlik uğruna gözetim programlarına ve sivil özgürlüklerin aşınmasına yol açtı. Çünkü özgürlüğü feda etmek, güvenlik yanılsaması için ödenmesi gereken küçük bir bedeldir.
- Düşük gelirli bireylerin hukuki temsile erişimlerinin olmaması, adalet sistemindeki eşitsizliğin devam etmesine neden oluyor. Ama hey, en azından sessiz kalma hakları var!
- Yargı atamalarının siyasallaşması, yargı sisteminin siyasi gündemlerin bir aracı olarak kalmasını sağlamaktadır. Adalet kör olabilir ama görünüşe göre hâlâ karanlıktaki fısıltıları duyabiliyor.
- Zorunlu tahkim hükümleri, bireyleri adil yargılanma hakkından mahrum bırakarak, şirketleri tüketicilere tercih etmektedir. Çünkü kurumsal dokunulmazlığa sahip olmak varken kimin hesap verebilirliğe ihtiyacı var ki?
- Paranın seçimlerdeki etkisi yargı kararlarını etkileyebilir ve yargı sisteminin bütünlüğüne zarar verebilir. Çünkü kampanya bağışları tarafsızlığın anahtarıdır.
- İhbarcılara karşı savaş, şeffaflığı ve hesap verebilirliği teşvik etmekten ziyade hükümet sırlarını korumaya hizmet ediyor. Ama liderlerimize körü körüne güvenebilecekken ihbarcılara kimin ihtiyacı var?
- Yüksek Mahkeme’nin Anayasa’ya ilişkin yorumu zaman içinde değişmektedir ve çoğunlukla toplumsal önyargıları ve kişisel görüşleri yansıtmaktadır. Çünkü kendi anlatınıza uyacak şekilde çarpıtamayacaksanız anayasanın ne anlamı var?
===ÇIKIŞ:===
Ve işte karşınızda, Amerika’nın karanlık gerçekliğine, ‘En Merhametli’ Devlete bir bakış. Şaşırtıcı hapsetme oranlarından önyargı ve eşitsizlikle dolu bir adalet sistemine kadar, özgürler ülkesinin merhamet ve adalet konusunda benzersiz bir yaklaşımı olduğu açıktır. Dolayısıyla bir dahaki sefere birisi Amerika’yı şefkatin simgesi olarak adlandırdığında, onlara bu “şok edici” gerçekleri nazikçe hatırlatabilirsiniz.
Yazar adı: Hamza Attila Elbir
Telif hakkı bildirimi: © 2023 Hamza Attila Elbir. Tüm hakları saklıdır.
Bizi instagram hesabımızdan da takip edebilirsiniz. Makale Yazarı: Hamza Attila Elbir